Sayfalar

28 Nisan 2012 Cumartesi

BİTKİLERİN ŞİFASI



Kudret narı 

•Mideye iyi gelir: Kudret narı mide bağırsak rahatsızlıklarında ilk akla gelen besinlerdendir. Ülser, gastrit, kolit, kabızlık gibi sorunlara karşı kullanılmaktadır. Kırk gün süreyle kür yapılması önerilmektedir.
•Yaraların iyileşmesi için kudret narı iyi bir doğal alternatiftir.


•Kadınlarda görülen vajina yaraları için zeytinyağında bekletilmiş kudret narı kullanılabilir.
•Egzama ve sedefe iyi gelmesi kudret narı yararları arasındadır. Bu durumlarda merhem olarak kullanılır.
•Şeker hastalığına iyi gelir: Kudret narı şeker rahatsızlığına karşı da faydalıdır. Geleneksel Çin Tıbbında kudret narından yapılan ekstrenin şeker hastalığına olumlu etkiler yaptığı yapılan araştırmalarda tespit edilmiştir. Kudret narının içinde bulunan dört maddenin şekeri düzenlediği bu araştırmalarda ortaya çıkmıştır.

Rezene Tohumu
Şifalı bitkiler den Rezene’nin bilinen diğer isimleri arasında arapsaçı, meyena ve raziyane bulunmaktadır. Rezene bitkisi dünyada Avrupa, Afrika ve asya kıtalarında yetişmektedir. Ülkemizde ise İstanbul, İzmit, Çanakkale, Zonguldak gibi denize kıyısı olan illerimizde yetişmektedir. Rezene bitkisinin sarı çiçekleri bulunmaktadır. Uzun süre yaşayan otsu bir bitkidir. İçerisinde bol miktarda yağ bulunmaktadır. Bu yağlar uçucu yağlardır. Rezene çayının en çok bilinen faydası iştah açıcı özelliğe sahip olmasıdır.


Isırgan otu
Ülkemizde bol miktarda yetişen, boyu 20 cm ile 60 cm arasında değişen, genelde sulak yerlerde ya da yol kenarlarında görülen bir bitki çeşididir. Şifalı Bitkiler Isırgan otu denilmesinin sebebi cilde değdiğinde oluşturduğu kaşınma ve yanma hissidir.

Isırgan otu halk arasında afrodizyak bir ürün olarak kullanılabilmektedir. Kereviz Tohumu ve Koyun Sütü ile karıştırılan Isırgan Otu afrodizyak etki göstermektedir







Zencefil

İştah açıcıdır,
Antiseptik özelliği kanın temiz kalmasını sağlar,
Mideyi düzenler,
Mide bulantılarını giderir,
Mide ağrılarında ve hazımsızlıkta iyi bir seçimdir,
... Bağırsaklarda biriken ve atılamayan gazların kolaylıkla atılmasını sağlar(colic),
Solunum yollarını açar,
kanın yapısını daha akışkan hale getirir(ki bu kalbin daha rahat çalışmaı demektir)
Vücutta sıcaklık ve terleme meydana getirir.
Zencefil gerçekten iyi bir anti oksidandır(oksitleri temizler dışarıya atılmasına yardımcı olur)
Kalp ritminin düzene girmesini sağlar,
özellikle romatizmal rahatsızlıklarda bin yıllardır kullanılmaktadır.
Baş ağrılarını gideici özelliği vardır,Zencefil
Uykuyu rahatlatır,
Kandaki kollesterolu diğer bir çok bitkiye nazaran daha fazla oranda düşürür,
Bu ve buna benzer daha bir çok faydaları vardır zencefilin

Keten tohumu
İÇİNDEKİLER:Tohumda %35 yağ Linolik asit %5 sümüksü madde Cyanogene iikozit limarin Enzim linaze Lesitin E vitamini


YAN TESİRİ: Normalde bilinen herhangi bir yan tesiri yoktur.


TAVSİYE: Ketenin Anadolu’da tarımı yapılmaktadır. Keten tohumundan elde edilen bezir yağı, yıllarca İnebolu, Kastamonu


ve bazı yörelerde yemeklik yağ olarak kullanılmıştır.


Beziryağı, midede biraz şişkinlik yapar. Havada çabuk kuruduğu için boyacılıkta kullanılır. Bitkinin sapından keten ip elde edilip, sağlıklı keten elbiseler üretilir. Keten bezinden yapılmış çarşafa yatmak, ketenden mamul iç çamaşırı giymenin böbrek taşı oluşumunu engelleyici etkisi vardır.Keten tohumu kavrulup şekerle yenirse, ses tutulmasına faydalıdır.


ŞİFASI:
1) Ağrı kesici: Keten tohumu öğütülüp balla macun yapılarak yenmeye devam


2) Mide ülseri: Keten tohumu, nane ve kekikle öğütülüp balla karıştırılarak macun yapılıp aç karma öğünde 1 ‘er şeker kaşığı yenmeye devam edilir.


3) Mide ve bağırsak iltihapları: Keten tohumu, ıhlamur ile macun yapılıp yenmeye devam edilir.


4) Bronşit, nezle, öksürük: Keten tohumu, ıhlamur ve meyan köküyle öğütülüp balla macun yapılıp yenmeye devam edilirse, içerisini yumuşatır, balgam söktürür, soğuktan mütevellit hastalıkları geçirir.


5) Basur: Keten tohumu, ıhlamur, meyan kökü ceviz yaprağıyla beraber övünülüp balla macun yapılıp yemeklerden 1 saat önce 1 ‘er şeker kaşığı yenir.


6) Böbrek taşı ve iltihabi: Keten tohumu, ayrık otu kökü, atkuyruğu ile beraber öğütülüp balla macun yapılarak günde 3’er kez yenmeye devam edilir.


7) Çıban: Keten tohumu öğütülüp kaynatılır, lapa olarak çıbanın üzerine vurulur.


8) Yanık: Keten tohumu öğütülüp kaynatılır, içindeki sümüksü madde sıkarak alınır, yanık olan yere pansuman yapılır.


9) Cilt bakımı ve çiller: Keten tohumu, ıhlamur çiçeğiyle beraber öğütülüp kaynatılır, soğuyunca sıkılıp içindeki sümüksü madde çıkarılıp çillere masaj yapılır. Kırışıklıklara masaj yapılır.


10) Kanser: Keten tohumu, ısırgan otuyla beraber kaynatılıp balla macun yapılır, yenmeye devam edilir.


Polen

İÇİNDEKİLER:
B5 vitamini (bol miktarda) A1, B1 B2, B3, 84, B6, B7, B8, C, D, E, H, P, PP vitaminleri - Protein 22 çeşit amino asid - 27 çeşit madeni tuz Coenzim. Tabii homoin Karbonhidrat. Pigment Ferman terler
YAN TESİRİ: Bilinen herhangi bir yan tesiri yoktur.
TAVSİYE: Polen, arıların, çiçeklerden topladığı çiçek tozlarıdır. Koyanın önüne kurulan bir tuzakla bu çiçek tozları alınır. İnsan vücu...du için elzem bir gıdadır. Yoğun çiçek polenleri, o bitkinin şifasına göre belirlenebilir.
Mesela elma çiçeği.
  
ŞİFASI:
1) Vücuda kuvvet verici: Polen balla macun yapılıp yenmeye devam edilir.
2) Saç bakımı: Polen, zeytinyağı ile krem yapılıp saç diplenme sürülür. Polenli bal yenmeye devam edilir.
3) Kan yapıcı: Polen, ısırgan tohumu ile beraber balla macun yapılıp yenmeye devam edilir.
4) Kabızlık: Polen, sıcak bal şerbetinde eritilip müzmin Kabızlık durumunda içilir. Yemeklerden sonra 1 ‘er çay bardağı içilir.
5) Stres: Polenli bal macunu yenmeye devam edilir.
6) Bronşit, Astım, Nezle: Polenli bal macunu yenmeye devam edilir. Polen aç karnına 1’er tatlı kaşığı yenmeye devam edilir.
7) Kanser: Polen, ısırgan tohumu, şalgam tohumu ile beraber macun yapılıp yenmeye devam edilir.
8) Prostat: Polen, kereviz tohumu ile beraber macun yapılıp yenmeye devam edilir.
9) Cilt temizliği: Polen, zeytinyağı ile krem haline getirilip yüze sürülür.
10) Nekahet dönemi: Polen macunları hastaya yedirilirse hastanın çabuk iyi olması sağlanır.
11) Yaşlı ve bebelere: Poleni yalnız veya balla karıştırıp, sütle birlikte bebe ve yaslılara gelişmesi için yedirilir, içirilir


Havlıcan Kök

İÇİNDEKİLER: Nişasta Rezin Uçan yağ Tanen
YAN TESİRİ: Normalde herhangi bir yan tesiri yoktur.
TAVSİYE: Havlıcan, ısıtıcı, vücuda kuvvet verici bir baharattır. Yüzyıllardır yukarıdaki maksatlar için kullanılmıştır. Beli sıktırarak çocukların yatağa istemesini engeller. Havlıcan zambak gibi çiçekli ve köklü bir bitkidir. Menşei Hint ve Çin olmasına rağmen Çine gidip gelenler bu bitkiyi ülkemize ...kazandırırlarsa iyi bir hizmet yapmış olurlar. Baharatçılarda satılan hazanbel kökleri, Havlıcan bitkisinin zambak köküne benzer köklerinin kurutulmuş halidir.
ŞİFASI:
1) Romatizma, kulunç: Havlıcan kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir.
2) Yatağa işeyen çocuklar için: Havlıcan kaynatılıp balla tatlanlandırılarak içilir. Havlıcan, civanperçemi öğütülüp, incir, hurma ve balla karıştırılarak macun yapılıp yenmeye devam edilir.
3) Vücuda kuvvet verici: Havlıcan, ısırgan otu tohumu, keten tohumu, polen öğütülüp balla macun yapılarak yenmeye devam edilir.
4) Balgam söktürücü: Havlıcan, ıhlamur ile beraber kaynatılıp balla tatlandırılarak içilmeye devam edilir.
5) Mide ekşimesi: Havlıcan kaynatılıp balla tatlanlandırılarak içilir.
6) Gaz söktürücü: 1 su bardağı il ikbal şerbetine Havlıcan unu katılıp içilir.
7) Adet söktürücü: Havlıcan kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir.
8) İdrar söktürücü: Aynı uygulama yapılır.
9) Öksürük, bronşit: Aynı uygulama yapılır.
1O) İçerisini ısıtıcı: Aynı uygulama yapılır.
11) Ağız kokusu: Havlıcan kökü çiğnenir.
12) Mafsal Ağrıları: Havlıcan kökü, kaynatılıp, balla tatlanlandırılarak 1’er çay / su bardağı içilir


MSR SANDALOZ (SANDAROZ)
  Sakızlı KARIŞIM yemeklerden 30 - 45 dakika önce bir Tatlı kaşığı Toz karışımı üç yemek kaşığı yoğurt ile karıştırarak tüketiniz yada bir Tatlı kaşığı tozu bir bardak su veya meyve suyuyla karıştırarak da kullanabilirsiniz. Ürünümüz çay degildir, kaynatma veya demleme gibi sıcak uygulanan yöntemlerle yapılmaz.
  Midesinde rahatsızlığı olanların yemekle birlikte Almasi önerilir .... Ürünü aralıksız 3 ay kullanılması ve daha sonra bünyenin kendi düzenini sağlaması için 2 ay bırakılması Tavsiye edilir.
MSR SANDALOZ Sakızlı KARIŞIM FAYDALARI Ağları çözer.
  Metabolizmayı hızlandırır. Kolestrolü düşürür. Tansiyonu dengeler.
Tokluk hissi SağlarBağırsak çalıştırır


Kitre
1) Öksürük, balgam: 10 gr. kitre, 200 gr. sıcak su içinde eritilip, şeker ve badem ile beraber yenir.
2) Böbrek rahatsızlıkları: 10 gr. kitre, 200 gr. sıcak bal şerbetinde eritilip içilmeye devam edilir.
3) Vücudu şişmanlatıcı: 10 gr. kitre, 200 gr. sıcak Süt içinde eritilip içilmeye devam edilir
4) Boğaz iltihabi: Kitre zamkı ağızda emilir
5) bademcik: Kitre zamkı ağızda emilir
6) Ağız içi yaralar: Kitre, zamkı ağızda emilir.
7) Yara: Kitre, Zeytinyağı ile krem yapılıp yaralara sürülür


ILHAMUR
1)ŞİFASI: Öksürük, balgam: Ihlamur demletilip içilirse göğsü yumuşatır, rahatlatır, terletir.
2) mide rahatsızlıkları: Ihlamur sade olarak kaynatılıp içilirse hazmı kolaylaştırır, kekik, nane, rezene ile demletilip içilirse mide yanması, kusma gibi rahatsızlıklarda uzun süre kullanılır.
3) Saçları kuvvetlendirici: Ihlamur kaynatılıp suyu ile bas yıkanırsa saçları Besler.
4) Kulunç ve bel Ağrıları: Ihlamur, Selvi kozalağı ile beraber kaynatılıp içilirse ve içmeye devam edilirse faydalıdır.




Ada Çayı 
ŞİFASI: : 1 - Nefes darlığı: adaçayı, sinirli otla beraber demlenip içilmeye devam edilirse nefes darlığına faydalıdır
2 - Kan temizleyici: adaçayı, kekikle beraber demlenip, balla tatlandırılarak içilmeye devam edilirse kani temizler
3 - Öksürük, Bronşit: adaçayı, kekik , papatya, nane gibi bitkilerle demlenip içilirse öksürüğe faydalıdır
4 - Halsizlik - Bitkinlik: adaçayı demlenip balla tat ... landırılıp içilir.
5 - mide rahatsızlıkları: adaçayı, mide bulantısı, gaz ve Hazım problemlerinde faydalıdır
6 - Kalp güçlendirici: adaçayı, Alic, oğul otu gibi bitkilerle demlenip içilmeye devam edilirse faydalıdır.
7 - Dişleri beyazlatıcı: adaçayı, öğütülüp losyonu dişlere sürülürse dişleri beyazlatır
8 - Saçları kuvvetlendirici: adaçayı losyonu ile Saçlar yıkanırsa, saçları Besler
9 - Şeker hastalığı: adaçayı kaynatılıp içilmeye devam edilirse şekeri düşürür.
10 - sinirleri teskin edici: adaçayı, Karabaş otuyla beraber demlenip içilirse sinirleri teskin Eder
11 - Ansajin, Ağız ve Boğaz iltihabi: adaçayı, papatya ile demlenip Gargara yapılır ve içilmeye devam edilir.
12 - Egzama-Mayasıl: adaçayı losyon yapılıp Gunde 1-2 kere Pansuman yapılır.


Aynı sefa çiçeği
İÇİNDEKİLER
Uçan yağ Krotin Likopin Fiavoksantin Fitostenn Fermentler Kalenden Fitonzidler Glikozidler C vitamini Saponin Kartotin


YAN TESİRİ: Normalde herhangi bir yan tesiri yoktur.
ŞİFASI:
1) Adet düzenleyici: Aynı safa yaprak ve çiçekleri demlenip balla tatlanlandırılarak içilmeye devam edilir.
2) Safra söktürücü: Aynı safa yaprak ve çiçekleri demlenip balla tatlanlandırılarak soğuk olarak içilmeye devam edilir.
3) İştah açıcı: Aynı safa çiçekleri demlenip balla tatlandırılır, aç karnına ve yemek esnasında içilir.
4) Yatıştırıcı, sinir gerginliği: Yaprak ve çiçekleri demlenip balla tatlanlandırılarak içilmeye devam edilir.
5) Kalp rahatlatıcı: Yaprak ve çiçekleri demlenip balla tatlandırılıp soğuk olarak içilmeye devam edilir.
6) Mide ve bağırsak iltihabı: Aynı safa çiçek ve yaprakları demlenip balla tatlanlandırılarak aç karnına içilmeye devam edilir.
7) Böbrek ve rahim iltihapları: Çiçek ve yaprakları demlenip balla tatlanlandırılarak içilmeye devam edilir.
8) Cerahatli yara ve çıban: Aynı safa çiçek ve yaprakları lapa yapılıp vurulur.
9) Sedef: Aynı safa çiçeği demlenip içilmeye devam edilir.
Aynı sefa çiçeği

27 Nisan 2012 Cuma

Mehmet Akif Ersoy



Ölümünün 71'inci yılında 
Mehmet Akif Ersoy
Çanakkale cephesini, hafızalarda yer eden ''Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor. Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor'' mısralarıyla anlatan İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy, ölümünün ardından bugüne kadar 100'ü aşkın esere konu oldu.


Mehmet Akif Ersoy'a dair yazılanlar arasında kendisini yakından tanıyan Mithat Cemal Kuntay, Eşref Edip, damadı Ömer Rıza Doğrul ve Mehmet Emin Erişirgil'in çalışmaları döneme ışık tutması açısından önem taşıyor.


Ersoy'un çalıştığı büroya katip olarak giren ve onu yakından tanıma şansını bulan Erişirgil, 1956 yılında yazdığı ve geçen yıl Nobel Yayın Dağıtım tarafından yayımlanan ''İslamcı Bir Şairin Romanı: Mehmet Akif'' adlı kitabında, anılarıyla Mehmet Akif Ersoy'un şiirlerini roman kurgusunda bir araya getirdi.


Erişirgil, kitabının ön sözünde şairi değerlendirirken şu görüşleri aktarıyor:


''Akif'in vezinli kafiyeli 536 sayfa tutan 'Safahat'ı var. Bu kitap, kendinden önce yazılanlara hiç benzemez. Ondan sonra bu cinsten kimse yazmamıştır yahut yazamamıştır. Bu bir gerçektir. Benim belli başlı tetkik konum da bu eserdir. Eğer Akif, vezinli kafiyeli değil de sadece iyi nesirle kitabındaki fikirleri yazsaydı gene büyük bir şeydi. Bugün Ortadoğu'da bazı devletler Akif'in istediğini yapma sevdasındalar. Acaba şairin doğrudan doğruya veya vasıtalı olarak bu fikirler üzerinde bir tesiri olmadı mı dersiniz? Mısır'da gelişen fikirlerin Meşrutiyet devrinde Osmanlı üzerinde etkisi olduğu gibi İstanbul'daki fikir cereyanlarının da Kahire'de ve Arap aleminde iz bıraktığını tahmin ettirecek deliller eksik değildir.''


-MEHMET AKİF ERSOY RÖPORTAJI-


Erişirgil, kitabının bir bölümünde, kendisinin de tanık olduğu Mehmet Akif Ersoy'la yapılan bir röportaja yer veriyor.


Osmanlı devletinin ''hasta adam'' ilan edildiği, Avrupa ülkelerinin Osmanlı'yı tasfiye politikasını yürüttüğü dönemde, 1873 yılında Fatih'in Sarıgüzel semtinde doğan Mehmet Akif Ersoy, röportajında kendi hayatını şöyle anlatıyor:


''Babamın bana koyduğu asıl ad Mehmet Akif değil, Mehmet Ragif'tir. Ragif bir nevi ekmektir. Ben dünyaya geldiğim zaman babam öyle bir kelime aramış ki; Ebcet hesabıyla doğum tarihimi göstersin. Bu adı beğenmemiş ki annem beni Akif diye çağırırdı. Bizim zamanımızda okuma yazma öğrenenlerin çoğu gibi ben de mahalle mektebinde okudum. Emir Buhari Mahalle Mektebinde. Rüştiye tahsilimi Fatih Merkez Rüştiyesinde bitirdim. Rüştiyeyi bitirinci babam beni tahsil yolumu tayinde serbest bıraktı. Ben de mülkiyeye girmeyi tercih etmiştim. O yıl mülkiye mektebinin teşkilatı değişti. 3 yıl idadi kısmı, 2 yıl yüksek kısmı oldu. Yüksek kısmının birinci sınıfına geçtiğim zaman babam ölmüştü, evimiz de yandı. Dişimi sıkıp mülkiyeyi bitirebildim ama o yıl sivil Baytar Mektebi kurulmuştu. Bu mektebe girmeye gençleri teşvik için mezunlarına 800 kuruş maaş verileceği vaat ediliyordu. Mülkiyeden çıkanlara bundan daha az maaş verilirdi. Birkaç arkadaşla beraber bu mektebi tercih ettik ve oraya kaydolduk.''


Röportajında manzum yazı yazmaya Baytar Mektebinde başladığını, o dönem Muallim Naci'yi çok sevdiğini anlatan Mehmet Akif Ersoy'un, mezuniyetinden 6 gün sonra 28 Aralık 1893'te ilk eseri olan 7 beyitlik gazeli, Servet-i Fünun'da yayımlandı.


Ersoy'un bu yıllarda Maarif mecmuasında, Resimli Gazete'de şiir yazıları ile Arapça, Farsça ve Fransızca'dan yaptığı çevrileri yayınlanmaya devam etti.


Ersoy, 23 Temmuz 1908'de İkinci Meşrutiyet ilan edildiğinde İstanbul'da Umur-i Baytariye Dairesi Müdür Muaviniydi.


Mehmet Akif Ersoy, meşrutiyetin ilanından 10 gün sonra daha önceleri gizli bir cemiyet olarak faaliyet gösteren ve daha sonra partileşecek olan İttihat ve Terakki Cemiyetine üye oldu.


-KURTULUŞ SAVAŞI YILLARI-


Ersoy'un eserleri, Eşref Edip tarafından çıkarılan dönemin ilerici dergilerinden SıratıMüstakim'de yayınlandı.


Erişirgil, Mehmet Akif Ersoy'un kurtuluş mücadelesinin başladığı günlerde bir gün mecmua idaresine gelerek Eşref Edip'e ''Hazırlan gidiyoruz. Top ve tüfeğin patladığı yere. Artık burada duramıyorum'' dediğini, ertesi gün Balıkesir'e giderek Zağanos Paşa Camisi'nde kürsüye çıkarak ''Alınlar Terlemeli'' başlıklı manzumeyi okuduğunu anlatıyor:


'Cihan alt üst olurken seyre baktın öyle durdun da/ Bugün serserisin kendi yurdunda/ Hayat elbette hakkın... Lakin ettirir haykırıp ihkak/ Sağırdır kubbeler bir ses duyar davayı istihkak / Desen bin kere insanım o kanmaz, hem niçin kansın/ Ya sen hürriyetin, hakkın masun oldukça insansın/ Bu hürriyet bu hak bizden bugün ahengi sa'y ister/ Değil üç dört alından hep alınlardan boşansın ter''


Erişirgil, halka mücadele yolunda birleşme çağrısı yapan Ersoy'un, ''Yaşamak diğer milletler gibi bizim de hakkımızdır. Fakat biliniz ki haklı olmak başka, haklı çıkmak gene başkadır. Haklı çıkmak için kuvvet lazımdır. Hangi milletin adalet muhakemesine müracaat ederseniz ediniz, kuvvetiniz varsa hakkınızı verirler. Kuvvetiniz yoksa onların insanlık duygusuna, medeniyet duygusuna ilticaya kalkmakla bir şey elde edemezsiniz, hüsrandan başka netice alamazsınız'' sözlerini aktarıyor.


   Balıkesir'de yaptığı bu konuşma üzerine Ersoy'un 1920'de Dar-ül Hikmet'deki görevinden alındığını yazan Erişirgil, Mehmet Akif'in o dönemki ruh hali için şu cümleleri yazıyor:


''Tuhaf olan şudur ki, bu kara günlerde Akif, asla meyus değildi. Hatta Balkan harbinde duyduğunu bile duymuyordu. Çok muhtemel ki henüz yayımı tamamlanmış olan 'Asım' yüzünden. O '4 sene cepheden cepheye koşarak memleketi savunan Asım'ın nesli nasıl olur da vatanın istila altında kalmasına razı olabilir' diyordu. Onlar nasıl Çanakkale'yi korumuşlarsa memleketi, şeref ve namusumuzu da muhakkak koruyacaklardı.''


Burdur mebusu olarak TBMM'ye seçilen Mehmet Akif Ersoy'un, zaferden sonra kurulan hükümetlerin takip edeceği yol meselesinde onlardan ayrı düştüğünü anlatan Erişirgil, Ersoy'un yeni bir alemin doğduğunu görünce İstiklal madalyasını ve her mebusa verilen mavzer tüfeğini alarak İstanbul'a döndüğünü belirtiyor.


-YAPACAĞI İŞLER-


mehmet akif ersoyErişirgil, İstanbul'a dönen Mehmet Akif Ersoy'un damadı Ömer Rıza'ya yapacağı işleri şöyle anlattığını yazıyor:


''Önce İstiklal savaşının destanını yazacağım. Köse İmam'ın çocuğu Asım vardı ya, onu Berlin'e göndermişim ya, memleketin istila altına girdiğini haber alır almaz o ve arkadaşları hemen Ankara'ya koşacaklar, bu defa da namusumuzu kurtaracaklar. Sonra çoktan beri isteyip de yazamadığım Veda Haccı ve Peygamberin o zaman dedikleri var. Onları nazım haline sokacağım. Konusu haçlı harbinden alınma bir piyes yazmak da istiyorum. Bu Namık Kemal'in bir nevi Silitsresi olacak. Çocuk şiirleri de yazma emelimdir. Bütün bunlar için bir kenara çekilmem ve çalışmam lazımdır.''


Bu sırada Mısır'da bulanan Abbas Halim Paşa'dan bir mektup alan Mehmet Akif'in Mısır'a yerleştiğini anlatan Erişirgil, burada Camiü'l-Mısriyye'de Türk dili ve edebiyatı müderrisliği yapan Mehmet Akif'in siroza yakalanarak İstanbul'a gelişini ve cenazesini şöyle anlatıyor:


''Doğrusu İstanbul'a gelen Akif'in iskeletiydi, kendisi değil. Onu aldılar önce Abbas Halim Paşa'nın kızı Prenses Emine Hanım'ın evine götürdüler. Sonra Şişli Sağlık Yurduna... (Mısır apartmanına görülen Mehmet Akif'in ölümü üzerine) ''Buruşuk bir karyola... Yerde tabut... Diz çökerek tabutta ölüyü öpen siyah giyinmiş bir kadın... Ayağa kalkınca bu kadını tanıdı her gün beyazlar içinde göremeye alıştığı hasta bakıcı... Cenaze Beyazit'tan kalkacak dediler oraya gitti. Kimseler yok. Bir cenazenin geleceği belli bile değil. Çok sonra birkaç kişi göründü. Biraz sonra çıplak bir tabut geldi. O anda Emin Efendi Lokantasının sahibi Mahir Usta, elinde bir bayrakla cenazeye koştu. Sebebini anlamamıştı. Gene o anda yüzlerce genç peyda oldu. Üniversitenin büyük sancağına çıplak tabutu sardılar. Ellerini yüzüne kapadı, cenazeyi tanımıştı. Al sancakla siyah Kabe örtüsüne sarılan tabut... Üniversite gençlerinin ürperme manzarası alan elleri üstünde gidiyordu. Cenazenin arkasında yekpare bir karaltı yürüyordu. Bunda bir damla 'teşkilat' yoktu. Bir işaretin bir teşekkülün topladığı insanlar değildi. Kendi kendine gelenlerin saflarıydı. İstiklal Marşı ile gömdüler. Fetihten beri şehrin toprağına kendi eseriyle gömülen ilk ölü.''





Bir Gece
On dört asır evvel yine bir böyle geceydi
Kumdan ayın on dördü bir öksüz çıkıverdi
Lakin o ne hüsrandı ki hissetmedi gözler
Halbuki kaç bin senedir bekleşmedelerdi 


Nerden görecekler göremezlerdi tabi
Bir kere zuhur ettiği çöl en sapa yerdi
Bir kere de ma'mure-i dünya o zamanlar
Buhranlar içindeydi bugünden de beterdi 

Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta
Dişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdi
Fevza bütün afakını sarmıştı zeminin
Salgındı bugün Şark'ı yıkan tefrika derdi

Derken büyüyüp kırkına gelmişti ki öksüz
Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi
Bir nefhada kurtardı insanlığı o masum
Bir hamlede kayserleri kisraları serdi 

Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi
Zulmün ki, zeval akılına gelmezdi, geberdi
Alemlere rahmetti evet şer-i mübini
Şehbalini adl isteyenin yurduna gerdi

Dünya neye sahipse onun vergisidir hep
Medyun O'na cemiyeti medyun O'na ferdi
Medyundur o masuma bütün bir beşeriyyet
Ya Rab! Bizi mahşerde bu ikrar ile haşret

Mehmet Akif Ersoy


İSTİKLAL MARŞI


BUGÜN İSTİKLAL MARŞININ
KABUL YIL DÖNÜMÜ

İstiklâl Marşı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Milli marşıdır. Marşın sözlerini Mehmet Akif ERSOY yazmış, bestesini Zeki ÜNGÖR yapmıştır. 
Türk Kurtuluş Savaşı'nın en çetin döneminde, bir millî marşa duyulan gereksinmeyi göz önüne alan Milli Eğitim Bakanlığı, 1921yılında bunun için bir şiir yarışması düzenledi. Yarışmaya 724 şiir gönderildi. Kazanacak şiire para ödülü konduğu için başlangıçta Mehmet Akif katılmak istemedi. Ama millî eğitim bakanı Hamdullah Suphi'nin (TANRIÖVER) ısrarı üzerine, ödülsüz olmak şartıyla o da şiirini gönderdi.

Yapılan seçim sonunda, Mehmet Akif'in 20 Şubat 1921'de yazdığı "Kahraman Ordumuza" sungusunu taşıyan şiiri 12 Mart 1921 günü büyük çoğunlukla TBMM'nce İstiklâl Marşı kabul edildi. Aynı yıl bir de beste yarışması açıldı, ama kesin bir sonuç alınamadı. Bunun üzerine Millî Eğitim Bakanlığı'nca Ali Rıfat ÇAĞATAY’ın (1867–1935) bestesi uygun görülerek okullara duyuruldu. 1924'ten 1930'a kadar marş bu beste ile çalındı. O yıl bunun yerini, Cumhurbaşkanlığı Orkestrası şefi Zeki ÜNGÖR'ün 1922'de hazırladığı bugünkü beste aldı.

Mehmet Akif Ersoy, İstiklâl Marşı'nda, Kurtuluş Savaşı'nın kazanılacağına olan inancını, Türk askerinin yürekliliğine ve özverisine güvenini, Türk ulusunun bağımsızlığa, hakka, yurduna ve dinine bağlılığını dile getirir. Şiirin bütünü, dörtlükler halinde yazılmış kırk bir dizedir. Sonuncu bölük beş dize.


İstiklal Marşı 
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; 
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. 
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; 
O benimdir, o benim milletimindir ancak. 

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl! 
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl? 
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl... 
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl! 

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. 
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! 
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. 
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. 

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar, 
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var. 
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, 
“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar? 

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın. 
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. 
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın... 
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. 

Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı: 
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. 
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: 
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı. 

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? 
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda! 
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda, 
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. 

Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli: 
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli. 
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli- 
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli. 

O zaman vecd ile bin secde eder-varsa-taşım, 
Her cerihamdan, ilâhî, boşanıp kanlı yaşım, 
Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden naşım; 
O zaman yükselerek arşa değer belki başım. 

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! 
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. 
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl: 
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl

Mehmet Akif ERSOY


RAHMETLE ANIYORUZ SENİ, 

RUHUN ŞAAD OLSUN BÜKÜLMEYEN ADAM
Alıntı: ANTONY CAMPEL