Sayfalar

14 Aralık 2012 Cuma

ÖĞRENDİM

ÖĞRENDİM


Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi...
Ağladım.


Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu
öğrendim.

Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacağını,
zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...


İnsanı öğrendim.

Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanin içinde
iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
Sevmeyi öğrendim.


Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu
öğrendim.


İnsan tenini öğrendim.

Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu...
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.


Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek
Gerektiğini öğrendim.


Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar
önemli olduğunu öğrendim


Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...


Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım.


Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
olduğunu öğrendim.

Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el
sürmemek olduğunu öğrendim.


Gerçeği öğrendim bir gün....
Ve gerçeğin acı olduğunu...
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
"lezzet" kattığını öğrendim.
Her canlının ölümü tadacağını,
ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.

Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
Olur ya ...
Kalp durur ...
Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ....
MEVLANA

29 Temmuz 2012 Pazar

Şair NABİ









Şair NABİ


Hacca gitmek üzere bir kısım devlet erkanıyla birlikte yola çıkar. Kafile Medine-i Münevvereye yaklaşmıştır. Vakit gecedir. Rasulüllah (s.a.v) Efendimiz’e bir an önce ulaşma özlemiyle Nâbî’nin gözüne uyku girmemiştir. Fakat kafiledeki bir devlet adamı, hem de ayaklarını kıbleye doğru uzatmış, uyumaktadır. Hz.Peygamber (s.a.v) ’in beldesinde, edebe aykırı böyle bir gaflet hâlini bir türlü hazmedemeyen ve çok üzülen Nâbî, içinden gelen bir ilhamla aşağıdaki kasideyi söyler:

Müezzin'in, Ezanın ardından Şiiri okuması!


Nâbî bu şiiri yolda yazar. Kafile şafak vakti Medine-i Münevvere’ye girmektedir. Ravza-i Mutahhara’ınn minarelerinden sabah ezanı okunmaktadır. Müezzin, ezanın ardından Türkçe bir kaside okumaya başlar. Nâbî, dikkat eder, okunan kendi şiiridir. Hemen minarenin kapısına koşar. Müezzine; Allah aşkına, okuduğun bu kasideyi nerden öğrendin, der. Müezzin şöyle cevap verir:

“Bu gece rüyamda Efendimiz (s.a.v) ’i gördüm, bana dedi ki: Ümmetimden Nâbî adında bir şair, benim hakkımda şu kasideyi yazdı, hoşuma gittiği için bunu okumanı arzu ediyorum. Ben de rüyamda Efendimizden öğrendiğim beyitleri aynen okudum”."O iki cihan efendisi, gerçekten Nabi'mi? dedi; o benim." Nâbî, sevincinden oracığa bayılıp düşer. O, bu iltifata, Rasulüllah Efendimiz’e duyduğu edep ve muhabbetten dolayı nâil olmuştur.
















"Hz.Mevlânâ’ya göre edep, insanın bedenindeki ruhtur, enbiyâ ve evliyânın göz ve gönül nurudur, şeytanın katilidir, insanla hayvanı birbirinden ayıran en önemli vasıftır."



İşte Nabi’nin kasidesi


Sakın terk-i edebden kûy-ı Mahbûb-i Hudâ’dır bu
Nazargâh-i ilâhidir,Makam-ı Mustafâ’dır bu,
Sakın edebi terk etme.
Felekde mâh-i nev, Bâbüsselâm’ın sîne-çâkıdır
Bunun kandili Cevzâ, matla’-i ziyâdır
Habib-i Kibriyâ’nın hâbgâhıdır fazilette
Tefevvuk-kerde-i Arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ’dır bu.

Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-i adem zâil
Amâdan açdı mevcûdât düş ceşmin tûtiyâdır bu.
Muraât-ı edep şartıyla gir Nâbî bu dergâha
Metâf-ı Kudsiyandır cilvegâh-ı enbiyâdır bu Ey Nâbî


Şiirin açıklaması



Sakın terk–i edepten, kuy–i mahbub–ı Huda’dır bu
Nazargâh–ı ilahidir, Makam–ı Mustafa’dır bu.
“Edebi terketmekten sakın. Zira burası ALLAH–u Teala’nın sevgilisi olan Peygamber Efendimizin (sav) bulunduğu yerdir. Bu yer, Hak Teala’nın nazar evi, Resul–i Ekrem’in makamıdır.”
Habib–i Kibriya’nın hâb–gâhıdır faziletde
Tefevvuk–kerde–i arş–i cenab–ı kibriyadır bu.
“Burası Cenab–ı Hakk’ın sevgilisinin istirahat ettikleri yerdir. Fazilet yönünden düşünülürse, ALLAH Teala’nın arşının en üstündedir.”
Bu hâkin pertevinden oldu deycur–i adem zâil.
İmâdın açdı mevcudat dü çeşmin tütiyadır bu.
“Bu mukaddes yerin mübarek toprağının parlaklığından, yokluk karanlıkları sona erdi. Yaradılmışlar iki gözünü körlükten açtı. Zira burası kör gözlere şifa veren sürmedir.”
Bunun mâh–ı nev Bab–üs selâmın sine–i çâkidir.
Bunun kandili cevza matlanur–i ziyadır bu.
 “Gökyüzündeki yeni ay, O’nun kapısının yüreği yaralı aşığıdır. Gökyüzündeki oğlak yıldızı bile o Peygamberin nurundan doğmaktaktadır.”
Muraa–ı edeb şartıyla gir Nâbi bu dergâha
Mutâf–ı kudsiyadır bûse–gâh–ı enbiyadırı bu.
“Ey Nabi! Bu dergaha, edebin şartlarına riayet ederek gir. Zira burası, büyük meleklerin etrafında pervane olduğu ve Peygamberlerin hürmetine eğilerek öptüğü tavaf yeridir.
ŞAİR NABİ
  Cihan Güven

BU TERAZİ BU SİKLETİ ÇEKMEZ.!

             BU TERAZİ BU SİKLETİ ÇEKMEZ.!

‘Kıl san’at-ı Üstâd-ı tahayyürle temâşâ
 Dem urma eger ârif isen çûn u çerâdan’

(Eğer ârif isen ‘nasıl’ ve ‘niçin’ lerden bahsetme (bunlarla uğraşma); Üstâd’ın sanatını hayretle seyret.)

"İdrâk-i maâlî bu küçük akla gerekmez,
 zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.”

Ziya paşa



İnsanın aklı mahdut, idraki sınırlı olduğu için, birçok hususu anlamak noktasında aciz ve cahildir. Cennet ve cehennem, ruhun mahiyeti, evrenin derinlikleri ve sınırları, aklın kapasitesi gibi yüzlerce konuda, insan aklı aciz ve cahildir. İşte bu beyit bu acizliği formüle ediyor.

-

CUMANIZ MÜBAREK OLSUN

  Cihan GÜVEN

MADDE VE MANA



MADDE VE MANA


Şu sonsuz kainatta bir parça toprak, şekillenmiş insan olmuş
Sonra kin düşmüş aralarına.!
Kimi madde de aramış kendini  
Tapmış araya pula puta!
Kimi mana da bulmuş kendini
Şems olmuş, Selahaddin olmuş, kimi Mevlana..

Hangi ateş yanmış Yunus gibi
Hangi deniz Mevlana dan engin
İçine girer yıkanır temiz kalmaz kimi?
Topraktan olduğuna inanır, toprağı yaradanı yoktur düşünesi.!

Kim yakar gök kubbenin ışıklarını kim söndürür.?
Kim getirir her sabah güneşi bize.?
Bir yerine bin alır yine de isyandadır bilmeyen..?
Şükreder bilenler bin verip bir alanda
Çünki doymanın zevkine varmışlardır MANA DA...
Cihan Güven

ALLAH size dünyayı, onunla ahireti arayasiniz diye vermistir. Ona meyledesiniz diye degil..! 

Hazreti Osman Radyallahu anh

28 Temmuz 2012 Cumartesi

MÜMİNLER KARDEŞTİR.


MÜMİNLER KARDEŞTİR.


ALLAH (CC.) Kuran’ı kerimin bir çok ayetinde gerek kullarının kendisiyle
gerek gönderdiği elçileri(Peygamberleri) ile ve gerekse  kullarının  kendileri ile ilgili olarak aralarındaki  ilişkilerde  nasıl hareket etmelerini  açıklamıştır.
YAKLAŞAN RAMAZAN MÜNASEBETİYLE ;HUCURAT SURESİ 10-11-12 AYETLERİ İLE İNSANLAR ARASIDAKİ MÜNASEBETLERİN NASIL OLMASI YÖNÜNDEKİ HUSUSLARI  İMANIN TADINA VARMAK İÇİN BİR KEZ DAHA HATIRLAYALIM.  


10. İnnemel mü'minune ıhvetün fe aslihu beyne ehaveyküm vettekullahe lealleküm türhamun    

11. Ya eyyühellezıne amenu la yeshar kavmün min kavmin asa ey yekunu hayram minhüm ve la nisaüm min nisain asa ey yekünne hayram minhünn ve la telmizu enfüseküm ve la tenabezu bil elkab bi'sel ismül füsuku ba'del iman ve mel lem yetüb fe ülaike hümüz zalimun    

12. Ya eyyühellezıne amenütenibu kesıram minez zanni inne ba'daz zanni ismüv ve la tecessesu ve la yağteb ba'duküm ba'da e yühıbbü ehadüküm ey ye'küle lahme ehıyhi meyten fe kerihtümuh vettekullah innellahe tevvabür rahıym    

Mealen;
Rahman ve Rahim ALLAH adıyla.

10. Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.   

11. Ey iman edenler! Sizden bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Ne malum belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi (daha doğrusu kendinizi)karalamayın, birbirinize kötü lakaplar takmayın ve  kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.    

12. Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir. 

Kısaca açıklamak gerekirse ;
1-  Müminler kardeştir.
2-  Kardeşlerin arasını düzeltin.
3-  Allaha karşı gelmekten sakının ki Allah size merhamet etsin
4-  Hiç kimseyle alay etmeyin
5-  Kimseyi karalamayın
6-  Kötü isimler takmayın
7-  Çokça tevbe edin
8-  Zandan çok kaçının(En büyük şer güçtür! .Var olmayan, ya da var olması mümkün olmayan şeyleri imkân dahilinde göstererek bilinci adeta esir eder.)
9-  Kimsenin kusurunu ve mahremiyetini araştırmayın
10-Gıybet etmeyin(Bir kimsenin, kendisi için söylenenleri duyduğu zaman hoşlanmayacağı, kalbinin kırılacağı bir sözünü, hâlini veya hareketini arkasından bulunmadığı yerde söylemek, hareketiyle göstermek veya îmâ etmek. Dedi-kodu)
11-Gıybet ölü kardeşinin etini yemek gibidir, bu ise çok tiksinti verici bir şeydir.

Ramazan ayında tükettiğimiz gıdalar aslında her gün tükettiğimiz gıdalar olmasına rağmen bize nasıl  farklı bir lezzet hissettiyorsa , ayetlerin açıklamasındaki husulara riayet ederek; Rabbim  hidayetiyle  hepimizin imanın tadına varmamızı nasib etsin.

Cihan GÜVEN

DOĞRU DAVRANIŞLAR


DOĞRU DAVRANIŞLAR



A-Allah’ı bir an bile aklından çıkarma. Dönüşünün ona olacağını unutma.
    Abdestsiz dolaşmaAğır başlı ol,  Alçak gönüllü ol. Asi olma. Aç gözlü olma.
   
B-Besmelesiz hiçbir işe başlama.

C-Cennete götürecek ibadet ve davranışlarda bulun.

Ç-Çetin geçeceğine şüphe olmayan kıyamet gününe hazırlıklı ol. 

D-Dua et. Tanıdığın tanımadığın bütün ümmeti Muhammed için de dua et.
    Davetlere icabet etSende davet et . Dedikodu yapma.

E-Emin bir insan olduğundan insanlar emin olsunlar.
    Eşine, evlatlarına, annene, babana ve diğer büyüklerine sevgi ve şefkatle davran.
    Evine girerken selam ver, Allahtan bereket esenlik ve güzellikler dile.
    Emanete ihanet etme.

F-Fenalığı emretme, kendin de ondan kaçın.

G/ğ- Günahlarını bağışlaması için Allahtan af dileGıybet etme. Güler yüzlü ol.
         
H- Herkesle iyi geçinHastaları ziyaret et, onlar için Allahtan şifa dileHamd et.
     Helal kazan. Helal ye. Harama bulaşma. Hesaba çekilmeden kendini hesaba çek.

I/i- İnsanlara güzel sözlerle hitap etİyi bir kul, iyi bir insan ol. İki düşün bir söyle.
      İkramı geri çevirmeİkramda bulun. İlim öğren. İttifak edilmiş konulara uy.
      İsraftan kaçın. İşini en iyi şekilde yap, rızık kapın işindir unutma.

J-  Jest ve mimiklerinle karşındakini rahatsız etme.
     (Jest, baş, el, kol, ayak, bacak, kısaca bedenin anlatım amaçlı veya anlatıma destek vermek
      amacıyla kullanımıdır.)
     (Mimik, yüzün maske olarak adlandırdığımız bölgesinde bulunan kasların  anlatım amaçlı olarak
      kullanılmasıdır.)

K- Kuran oku. Kul hakkı yeme. Kibirli olmaKimseyle alay etme. Kanaatkar ol. 
      Kimseyi hüsrana uğratmaKimseyi kınama. Kimseyi ayıplama.
      Küskünleri barıştır. Komşu hakkını gözet, onların hal ve hatırlarını sor,
      durumlarından bilgi sahibi ol, ihtiyaçları var mı öğren yapabileceğin bir şey
      varsa yardımcı ol.      

L-Layık olana hürmette kusur etme.

M-Masiyetten sakın.
    (Masiyet ;Baş kaldırmak, isyan etme, haddi aşma, sınırları çiğneme; Allah'a ve Resulüne karşı
      gelme, günahlara dalma, helâl ve haram sınırlarını çiğneme.)

N-Namaz kıl .

O-Olduğundan farklı görünmeye çalışma.

Ö-Ölmeden önce ölünüz hadisi şerifini iyi anla.
   
P- Pişmanlık duyacağın şeylerden uzak dur.

R-Rasulullaha  çokça salat ve selam et, onun izinden yürü.
    Ramazan ayından sonrada açlık dışında her günü oruçlu gibi yaşa.

S-Susmak bazen çok şey söylemektir unutma.
    Selam ver selam al. Söze selamsız başlamaSadaka ver.

Ş- Şükür et. Allahın sana verdiği nimetleri düşün.

T- Takva sahibi ol.
      (Takva; Bütün günahlardankendini korumak. Dinin yasak ettiğinden veya
       haram olduğundan şüphe duyulan  şeylerden çekinmek.)
      Tevbe et.Tesbihata devam et.Tefekkür et.Temizliğe dikkat et. (çevre,elbise,vücud vb.)
   
U-Utanma insana has güzel bir duygudur, bu duyguyu taşımayanlardan uzak dur.

Ü-Ümitsizliğe kapılma.

V-Vefalı , doğru ve dürüst ol.

Y-Yaratılmış her canlıya merhametli ol ki Allahta sana merhamet etsin.

Z-Zikir Allahı anmandır .Sen allahı anki  ki; o da seni unutmasın.Zandan kaçın.
    Zinaya yaklaşma. Zamanın değerini bil ve onu  iyi kullan, unutma boşa  geçen her
    dakika kaybettiğin dünyevi ve uhrevi sermayendir.


Değerli dostlar sizde bu yazıyı dağıtınız. Üzerinde bir dakikalığına  bile olsa  düşünülmesine,
tek bir kişinin doğru davranışlar edinmesine vesile olabilirsiniz.
Yüce ALLAH hepimizin yar ve yardımcısı olsun.Ramazanınız mübarek olsun.
Cihan Güven.


28 Nisan 2012 Cumartesi

BİTKİLERİN ŞİFASI



Kudret narı 

•Mideye iyi gelir: Kudret narı mide bağırsak rahatsızlıklarında ilk akla gelen besinlerdendir. Ülser, gastrit, kolit, kabızlık gibi sorunlara karşı kullanılmaktadır. Kırk gün süreyle kür yapılması önerilmektedir.
•Yaraların iyileşmesi için kudret narı iyi bir doğal alternatiftir.


•Kadınlarda görülen vajina yaraları için zeytinyağında bekletilmiş kudret narı kullanılabilir.
•Egzama ve sedefe iyi gelmesi kudret narı yararları arasındadır. Bu durumlarda merhem olarak kullanılır.
•Şeker hastalığına iyi gelir: Kudret narı şeker rahatsızlığına karşı da faydalıdır. Geleneksel Çin Tıbbında kudret narından yapılan ekstrenin şeker hastalığına olumlu etkiler yaptığı yapılan araştırmalarda tespit edilmiştir. Kudret narının içinde bulunan dört maddenin şekeri düzenlediği bu araştırmalarda ortaya çıkmıştır.

Rezene Tohumu
Şifalı bitkiler den Rezene’nin bilinen diğer isimleri arasında arapsaçı, meyena ve raziyane bulunmaktadır. Rezene bitkisi dünyada Avrupa, Afrika ve asya kıtalarında yetişmektedir. Ülkemizde ise İstanbul, İzmit, Çanakkale, Zonguldak gibi denize kıyısı olan illerimizde yetişmektedir. Rezene bitkisinin sarı çiçekleri bulunmaktadır. Uzun süre yaşayan otsu bir bitkidir. İçerisinde bol miktarda yağ bulunmaktadır. Bu yağlar uçucu yağlardır. Rezene çayının en çok bilinen faydası iştah açıcı özelliğe sahip olmasıdır.


Isırgan otu
Ülkemizde bol miktarda yetişen, boyu 20 cm ile 60 cm arasında değişen, genelde sulak yerlerde ya da yol kenarlarında görülen bir bitki çeşididir. Şifalı Bitkiler Isırgan otu denilmesinin sebebi cilde değdiğinde oluşturduğu kaşınma ve yanma hissidir.

Isırgan otu halk arasında afrodizyak bir ürün olarak kullanılabilmektedir. Kereviz Tohumu ve Koyun Sütü ile karıştırılan Isırgan Otu afrodizyak etki göstermektedir







Zencefil

İştah açıcıdır,
Antiseptik özelliği kanın temiz kalmasını sağlar,
Mideyi düzenler,
Mide bulantılarını giderir,
Mide ağrılarında ve hazımsızlıkta iyi bir seçimdir,
... Bağırsaklarda biriken ve atılamayan gazların kolaylıkla atılmasını sağlar(colic),
Solunum yollarını açar,
kanın yapısını daha akışkan hale getirir(ki bu kalbin daha rahat çalışmaı demektir)
Vücutta sıcaklık ve terleme meydana getirir.
Zencefil gerçekten iyi bir anti oksidandır(oksitleri temizler dışarıya atılmasına yardımcı olur)
Kalp ritminin düzene girmesini sağlar,
özellikle romatizmal rahatsızlıklarda bin yıllardır kullanılmaktadır.
Baş ağrılarını gideici özelliği vardır,Zencefil
Uykuyu rahatlatır,
Kandaki kollesterolu diğer bir çok bitkiye nazaran daha fazla oranda düşürür,
Bu ve buna benzer daha bir çok faydaları vardır zencefilin

Keten tohumu
İÇİNDEKİLER:Tohumda %35 yağ Linolik asit %5 sümüksü madde Cyanogene iikozit limarin Enzim linaze Lesitin E vitamini


YAN TESİRİ: Normalde bilinen herhangi bir yan tesiri yoktur.


TAVSİYE: Ketenin Anadolu’da tarımı yapılmaktadır. Keten tohumundan elde edilen bezir yağı, yıllarca İnebolu, Kastamonu


ve bazı yörelerde yemeklik yağ olarak kullanılmıştır.


Beziryağı, midede biraz şişkinlik yapar. Havada çabuk kuruduğu için boyacılıkta kullanılır. Bitkinin sapından keten ip elde edilip, sağlıklı keten elbiseler üretilir. Keten bezinden yapılmış çarşafa yatmak, ketenden mamul iç çamaşırı giymenin böbrek taşı oluşumunu engelleyici etkisi vardır.Keten tohumu kavrulup şekerle yenirse, ses tutulmasına faydalıdır.


ŞİFASI:
1) Ağrı kesici: Keten tohumu öğütülüp balla macun yapılarak yenmeye devam


2) Mide ülseri: Keten tohumu, nane ve kekikle öğütülüp balla karıştırılarak macun yapılıp aç karma öğünde 1 ‘er şeker kaşığı yenmeye devam edilir.


3) Mide ve bağırsak iltihapları: Keten tohumu, ıhlamur ile macun yapılıp yenmeye devam edilir.


4) Bronşit, nezle, öksürük: Keten tohumu, ıhlamur ve meyan köküyle öğütülüp balla macun yapılıp yenmeye devam edilirse, içerisini yumuşatır, balgam söktürür, soğuktan mütevellit hastalıkları geçirir.


5) Basur: Keten tohumu, ıhlamur, meyan kökü ceviz yaprağıyla beraber övünülüp balla macun yapılıp yemeklerden 1 saat önce 1 ‘er şeker kaşığı yenir.


6) Böbrek taşı ve iltihabi: Keten tohumu, ayrık otu kökü, atkuyruğu ile beraber öğütülüp balla macun yapılarak günde 3’er kez yenmeye devam edilir.


7) Çıban: Keten tohumu öğütülüp kaynatılır, lapa olarak çıbanın üzerine vurulur.


8) Yanık: Keten tohumu öğütülüp kaynatılır, içindeki sümüksü madde sıkarak alınır, yanık olan yere pansuman yapılır.


9) Cilt bakımı ve çiller: Keten tohumu, ıhlamur çiçeğiyle beraber öğütülüp kaynatılır, soğuyunca sıkılıp içindeki sümüksü madde çıkarılıp çillere masaj yapılır. Kırışıklıklara masaj yapılır.


10) Kanser: Keten tohumu, ısırgan otuyla beraber kaynatılıp balla macun yapılır, yenmeye devam edilir.


Polen

İÇİNDEKİLER:
B5 vitamini (bol miktarda) A1, B1 B2, B3, 84, B6, B7, B8, C, D, E, H, P, PP vitaminleri - Protein 22 çeşit amino asid - 27 çeşit madeni tuz Coenzim. Tabii homoin Karbonhidrat. Pigment Ferman terler
YAN TESİRİ: Bilinen herhangi bir yan tesiri yoktur.
TAVSİYE: Polen, arıların, çiçeklerden topladığı çiçek tozlarıdır. Koyanın önüne kurulan bir tuzakla bu çiçek tozları alınır. İnsan vücu...du için elzem bir gıdadır. Yoğun çiçek polenleri, o bitkinin şifasına göre belirlenebilir.
Mesela elma çiçeği.
  
ŞİFASI:
1) Vücuda kuvvet verici: Polen balla macun yapılıp yenmeye devam edilir.
2) Saç bakımı: Polen, zeytinyağı ile krem yapılıp saç diplenme sürülür. Polenli bal yenmeye devam edilir.
3) Kan yapıcı: Polen, ısırgan tohumu ile beraber balla macun yapılıp yenmeye devam edilir.
4) Kabızlık: Polen, sıcak bal şerbetinde eritilip müzmin Kabızlık durumunda içilir. Yemeklerden sonra 1 ‘er çay bardağı içilir.
5) Stres: Polenli bal macunu yenmeye devam edilir.
6) Bronşit, Astım, Nezle: Polenli bal macunu yenmeye devam edilir. Polen aç karnına 1’er tatlı kaşığı yenmeye devam edilir.
7) Kanser: Polen, ısırgan tohumu, şalgam tohumu ile beraber macun yapılıp yenmeye devam edilir.
8) Prostat: Polen, kereviz tohumu ile beraber macun yapılıp yenmeye devam edilir.
9) Cilt temizliği: Polen, zeytinyağı ile krem haline getirilip yüze sürülür.
10) Nekahet dönemi: Polen macunları hastaya yedirilirse hastanın çabuk iyi olması sağlanır.
11) Yaşlı ve bebelere: Poleni yalnız veya balla karıştırıp, sütle birlikte bebe ve yaslılara gelişmesi için yedirilir, içirilir


Havlıcan Kök

İÇİNDEKİLER: Nişasta Rezin Uçan yağ Tanen
YAN TESİRİ: Normalde herhangi bir yan tesiri yoktur.
TAVSİYE: Havlıcan, ısıtıcı, vücuda kuvvet verici bir baharattır. Yüzyıllardır yukarıdaki maksatlar için kullanılmıştır. Beli sıktırarak çocukların yatağa istemesini engeller. Havlıcan zambak gibi çiçekli ve köklü bir bitkidir. Menşei Hint ve Çin olmasına rağmen Çine gidip gelenler bu bitkiyi ülkemize ...kazandırırlarsa iyi bir hizmet yapmış olurlar. Baharatçılarda satılan hazanbel kökleri, Havlıcan bitkisinin zambak köküne benzer köklerinin kurutulmuş halidir.
ŞİFASI:
1) Romatizma, kulunç: Havlıcan kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir.
2) Yatağa işeyen çocuklar için: Havlıcan kaynatılıp balla tatlanlandırılarak içilir. Havlıcan, civanperçemi öğütülüp, incir, hurma ve balla karıştırılarak macun yapılıp yenmeye devam edilir.
3) Vücuda kuvvet verici: Havlıcan, ısırgan otu tohumu, keten tohumu, polen öğütülüp balla macun yapılarak yenmeye devam edilir.
4) Balgam söktürücü: Havlıcan, ıhlamur ile beraber kaynatılıp balla tatlandırılarak içilmeye devam edilir.
5) Mide ekşimesi: Havlıcan kaynatılıp balla tatlanlandırılarak içilir.
6) Gaz söktürücü: 1 su bardağı il ikbal şerbetine Havlıcan unu katılıp içilir.
7) Adet söktürücü: Havlıcan kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir.
8) İdrar söktürücü: Aynı uygulama yapılır.
9) Öksürük, bronşit: Aynı uygulama yapılır.
1O) İçerisini ısıtıcı: Aynı uygulama yapılır.
11) Ağız kokusu: Havlıcan kökü çiğnenir.
12) Mafsal Ağrıları: Havlıcan kökü, kaynatılıp, balla tatlanlandırılarak 1’er çay / su bardağı içilir


MSR SANDALOZ (SANDAROZ)
  Sakızlı KARIŞIM yemeklerden 30 - 45 dakika önce bir Tatlı kaşığı Toz karışımı üç yemek kaşığı yoğurt ile karıştırarak tüketiniz yada bir Tatlı kaşığı tozu bir bardak su veya meyve suyuyla karıştırarak da kullanabilirsiniz. Ürünümüz çay degildir, kaynatma veya demleme gibi sıcak uygulanan yöntemlerle yapılmaz.
  Midesinde rahatsızlığı olanların yemekle birlikte Almasi önerilir .... Ürünü aralıksız 3 ay kullanılması ve daha sonra bünyenin kendi düzenini sağlaması için 2 ay bırakılması Tavsiye edilir.
MSR SANDALOZ Sakızlı KARIŞIM FAYDALARI Ağları çözer.
  Metabolizmayı hızlandırır. Kolestrolü düşürür. Tansiyonu dengeler.
Tokluk hissi SağlarBağırsak çalıştırır


Kitre
1) Öksürük, balgam: 10 gr. kitre, 200 gr. sıcak su içinde eritilip, şeker ve badem ile beraber yenir.
2) Böbrek rahatsızlıkları: 10 gr. kitre, 200 gr. sıcak bal şerbetinde eritilip içilmeye devam edilir.
3) Vücudu şişmanlatıcı: 10 gr. kitre, 200 gr. sıcak Süt içinde eritilip içilmeye devam edilir
4) Boğaz iltihabi: Kitre zamkı ağızda emilir
5) bademcik: Kitre zamkı ağızda emilir
6) Ağız içi yaralar: Kitre, zamkı ağızda emilir.
7) Yara: Kitre, Zeytinyağı ile krem yapılıp yaralara sürülür


ILHAMUR
1)ŞİFASI: Öksürük, balgam: Ihlamur demletilip içilirse göğsü yumuşatır, rahatlatır, terletir.
2) mide rahatsızlıkları: Ihlamur sade olarak kaynatılıp içilirse hazmı kolaylaştırır, kekik, nane, rezene ile demletilip içilirse mide yanması, kusma gibi rahatsızlıklarda uzun süre kullanılır.
3) Saçları kuvvetlendirici: Ihlamur kaynatılıp suyu ile bas yıkanırsa saçları Besler.
4) Kulunç ve bel Ağrıları: Ihlamur, Selvi kozalağı ile beraber kaynatılıp içilirse ve içmeye devam edilirse faydalıdır.




Ada Çayı 
ŞİFASI: : 1 - Nefes darlığı: adaçayı, sinirli otla beraber demlenip içilmeye devam edilirse nefes darlığına faydalıdır
2 - Kan temizleyici: adaçayı, kekikle beraber demlenip, balla tatlandırılarak içilmeye devam edilirse kani temizler
3 - Öksürük, Bronşit: adaçayı, kekik , papatya, nane gibi bitkilerle demlenip içilirse öksürüğe faydalıdır
4 - Halsizlik - Bitkinlik: adaçayı demlenip balla tat ... landırılıp içilir.
5 - mide rahatsızlıkları: adaçayı, mide bulantısı, gaz ve Hazım problemlerinde faydalıdır
6 - Kalp güçlendirici: adaçayı, Alic, oğul otu gibi bitkilerle demlenip içilmeye devam edilirse faydalıdır.
7 - Dişleri beyazlatıcı: adaçayı, öğütülüp losyonu dişlere sürülürse dişleri beyazlatır
8 - Saçları kuvvetlendirici: adaçayı losyonu ile Saçlar yıkanırsa, saçları Besler
9 - Şeker hastalığı: adaçayı kaynatılıp içilmeye devam edilirse şekeri düşürür.
10 - sinirleri teskin edici: adaçayı, Karabaş otuyla beraber demlenip içilirse sinirleri teskin Eder
11 - Ansajin, Ağız ve Boğaz iltihabi: adaçayı, papatya ile demlenip Gargara yapılır ve içilmeye devam edilir.
12 - Egzama-Mayasıl: adaçayı losyon yapılıp Gunde 1-2 kere Pansuman yapılır.


Aynı sefa çiçeği
İÇİNDEKİLER
Uçan yağ Krotin Likopin Fiavoksantin Fitostenn Fermentler Kalenden Fitonzidler Glikozidler C vitamini Saponin Kartotin


YAN TESİRİ: Normalde herhangi bir yan tesiri yoktur.
ŞİFASI:
1) Adet düzenleyici: Aynı safa yaprak ve çiçekleri demlenip balla tatlanlandırılarak içilmeye devam edilir.
2) Safra söktürücü: Aynı safa yaprak ve çiçekleri demlenip balla tatlanlandırılarak soğuk olarak içilmeye devam edilir.
3) İştah açıcı: Aynı safa çiçekleri demlenip balla tatlandırılır, aç karnına ve yemek esnasında içilir.
4) Yatıştırıcı, sinir gerginliği: Yaprak ve çiçekleri demlenip balla tatlanlandırılarak içilmeye devam edilir.
5) Kalp rahatlatıcı: Yaprak ve çiçekleri demlenip balla tatlandırılıp soğuk olarak içilmeye devam edilir.
6) Mide ve bağırsak iltihabı: Aynı safa çiçek ve yaprakları demlenip balla tatlanlandırılarak aç karnına içilmeye devam edilir.
7) Böbrek ve rahim iltihapları: Çiçek ve yaprakları demlenip balla tatlanlandırılarak içilmeye devam edilir.
8) Cerahatli yara ve çıban: Aynı safa çiçek ve yaprakları lapa yapılıp vurulur.
9) Sedef: Aynı safa çiçeği demlenip içilmeye devam edilir.
Aynı sefa çiçeği

27 Nisan 2012 Cuma

Mehmet Akif Ersoy



Ölümünün 71'inci yılında 
Mehmet Akif Ersoy
Çanakkale cephesini, hafızalarda yer eden ''Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor. Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor'' mısralarıyla anlatan İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy, ölümünün ardından bugüne kadar 100'ü aşkın esere konu oldu.


Mehmet Akif Ersoy'a dair yazılanlar arasında kendisini yakından tanıyan Mithat Cemal Kuntay, Eşref Edip, damadı Ömer Rıza Doğrul ve Mehmet Emin Erişirgil'in çalışmaları döneme ışık tutması açısından önem taşıyor.


Ersoy'un çalıştığı büroya katip olarak giren ve onu yakından tanıma şansını bulan Erişirgil, 1956 yılında yazdığı ve geçen yıl Nobel Yayın Dağıtım tarafından yayımlanan ''İslamcı Bir Şairin Romanı: Mehmet Akif'' adlı kitabında, anılarıyla Mehmet Akif Ersoy'un şiirlerini roman kurgusunda bir araya getirdi.


Erişirgil, kitabının ön sözünde şairi değerlendirirken şu görüşleri aktarıyor:


''Akif'in vezinli kafiyeli 536 sayfa tutan 'Safahat'ı var. Bu kitap, kendinden önce yazılanlara hiç benzemez. Ondan sonra bu cinsten kimse yazmamıştır yahut yazamamıştır. Bu bir gerçektir. Benim belli başlı tetkik konum da bu eserdir. Eğer Akif, vezinli kafiyeli değil de sadece iyi nesirle kitabındaki fikirleri yazsaydı gene büyük bir şeydi. Bugün Ortadoğu'da bazı devletler Akif'in istediğini yapma sevdasındalar. Acaba şairin doğrudan doğruya veya vasıtalı olarak bu fikirler üzerinde bir tesiri olmadı mı dersiniz? Mısır'da gelişen fikirlerin Meşrutiyet devrinde Osmanlı üzerinde etkisi olduğu gibi İstanbul'daki fikir cereyanlarının da Kahire'de ve Arap aleminde iz bıraktığını tahmin ettirecek deliller eksik değildir.''


-MEHMET AKİF ERSOY RÖPORTAJI-


Erişirgil, kitabının bir bölümünde, kendisinin de tanık olduğu Mehmet Akif Ersoy'la yapılan bir röportaja yer veriyor.


Osmanlı devletinin ''hasta adam'' ilan edildiği, Avrupa ülkelerinin Osmanlı'yı tasfiye politikasını yürüttüğü dönemde, 1873 yılında Fatih'in Sarıgüzel semtinde doğan Mehmet Akif Ersoy, röportajında kendi hayatını şöyle anlatıyor:


''Babamın bana koyduğu asıl ad Mehmet Akif değil, Mehmet Ragif'tir. Ragif bir nevi ekmektir. Ben dünyaya geldiğim zaman babam öyle bir kelime aramış ki; Ebcet hesabıyla doğum tarihimi göstersin. Bu adı beğenmemiş ki annem beni Akif diye çağırırdı. Bizim zamanımızda okuma yazma öğrenenlerin çoğu gibi ben de mahalle mektebinde okudum. Emir Buhari Mahalle Mektebinde. Rüştiye tahsilimi Fatih Merkez Rüştiyesinde bitirdim. Rüştiyeyi bitirinci babam beni tahsil yolumu tayinde serbest bıraktı. Ben de mülkiyeye girmeyi tercih etmiştim. O yıl mülkiye mektebinin teşkilatı değişti. 3 yıl idadi kısmı, 2 yıl yüksek kısmı oldu. Yüksek kısmının birinci sınıfına geçtiğim zaman babam ölmüştü, evimiz de yandı. Dişimi sıkıp mülkiyeyi bitirebildim ama o yıl sivil Baytar Mektebi kurulmuştu. Bu mektebe girmeye gençleri teşvik için mezunlarına 800 kuruş maaş verileceği vaat ediliyordu. Mülkiyeden çıkanlara bundan daha az maaş verilirdi. Birkaç arkadaşla beraber bu mektebi tercih ettik ve oraya kaydolduk.''


Röportajında manzum yazı yazmaya Baytar Mektebinde başladığını, o dönem Muallim Naci'yi çok sevdiğini anlatan Mehmet Akif Ersoy'un, mezuniyetinden 6 gün sonra 28 Aralık 1893'te ilk eseri olan 7 beyitlik gazeli, Servet-i Fünun'da yayımlandı.


Ersoy'un bu yıllarda Maarif mecmuasında, Resimli Gazete'de şiir yazıları ile Arapça, Farsça ve Fransızca'dan yaptığı çevrileri yayınlanmaya devam etti.


Ersoy, 23 Temmuz 1908'de İkinci Meşrutiyet ilan edildiğinde İstanbul'da Umur-i Baytariye Dairesi Müdür Muaviniydi.


Mehmet Akif Ersoy, meşrutiyetin ilanından 10 gün sonra daha önceleri gizli bir cemiyet olarak faaliyet gösteren ve daha sonra partileşecek olan İttihat ve Terakki Cemiyetine üye oldu.


-KURTULUŞ SAVAŞI YILLARI-


Ersoy'un eserleri, Eşref Edip tarafından çıkarılan dönemin ilerici dergilerinden SıratıMüstakim'de yayınlandı.


Erişirgil, Mehmet Akif Ersoy'un kurtuluş mücadelesinin başladığı günlerde bir gün mecmua idaresine gelerek Eşref Edip'e ''Hazırlan gidiyoruz. Top ve tüfeğin patladığı yere. Artık burada duramıyorum'' dediğini, ertesi gün Balıkesir'e giderek Zağanos Paşa Camisi'nde kürsüye çıkarak ''Alınlar Terlemeli'' başlıklı manzumeyi okuduğunu anlatıyor:


'Cihan alt üst olurken seyre baktın öyle durdun da/ Bugün serserisin kendi yurdunda/ Hayat elbette hakkın... Lakin ettirir haykırıp ihkak/ Sağırdır kubbeler bir ses duyar davayı istihkak / Desen bin kere insanım o kanmaz, hem niçin kansın/ Ya sen hürriyetin, hakkın masun oldukça insansın/ Bu hürriyet bu hak bizden bugün ahengi sa'y ister/ Değil üç dört alından hep alınlardan boşansın ter''


Erişirgil, halka mücadele yolunda birleşme çağrısı yapan Ersoy'un, ''Yaşamak diğer milletler gibi bizim de hakkımızdır. Fakat biliniz ki haklı olmak başka, haklı çıkmak gene başkadır. Haklı çıkmak için kuvvet lazımdır. Hangi milletin adalet muhakemesine müracaat ederseniz ediniz, kuvvetiniz varsa hakkınızı verirler. Kuvvetiniz yoksa onların insanlık duygusuna, medeniyet duygusuna ilticaya kalkmakla bir şey elde edemezsiniz, hüsrandan başka netice alamazsınız'' sözlerini aktarıyor.


   Balıkesir'de yaptığı bu konuşma üzerine Ersoy'un 1920'de Dar-ül Hikmet'deki görevinden alındığını yazan Erişirgil, Mehmet Akif'in o dönemki ruh hali için şu cümleleri yazıyor:


''Tuhaf olan şudur ki, bu kara günlerde Akif, asla meyus değildi. Hatta Balkan harbinde duyduğunu bile duymuyordu. Çok muhtemel ki henüz yayımı tamamlanmış olan 'Asım' yüzünden. O '4 sene cepheden cepheye koşarak memleketi savunan Asım'ın nesli nasıl olur da vatanın istila altında kalmasına razı olabilir' diyordu. Onlar nasıl Çanakkale'yi korumuşlarsa memleketi, şeref ve namusumuzu da muhakkak koruyacaklardı.''


Burdur mebusu olarak TBMM'ye seçilen Mehmet Akif Ersoy'un, zaferden sonra kurulan hükümetlerin takip edeceği yol meselesinde onlardan ayrı düştüğünü anlatan Erişirgil, Ersoy'un yeni bir alemin doğduğunu görünce İstiklal madalyasını ve her mebusa verilen mavzer tüfeğini alarak İstanbul'a döndüğünü belirtiyor.


-YAPACAĞI İŞLER-


mehmet akif ersoyErişirgil, İstanbul'a dönen Mehmet Akif Ersoy'un damadı Ömer Rıza'ya yapacağı işleri şöyle anlattığını yazıyor:


''Önce İstiklal savaşının destanını yazacağım. Köse İmam'ın çocuğu Asım vardı ya, onu Berlin'e göndermişim ya, memleketin istila altına girdiğini haber alır almaz o ve arkadaşları hemen Ankara'ya koşacaklar, bu defa da namusumuzu kurtaracaklar. Sonra çoktan beri isteyip de yazamadığım Veda Haccı ve Peygamberin o zaman dedikleri var. Onları nazım haline sokacağım. Konusu haçlı harbinden alınma bir piyes yazmak da istiyorum. Bu Namık Kemal'in bir nevi Silitsresi olacak. Çocuk şiirleri de yazma emelimdir. Bütün bunlar için bir kenara çekilmem ve çalışmam lazımdır.''


Bu sırada Mısır'da bulanan Abbas Halim Paşa'dan bir mektup alan Mehmet Akif'in Mısır'a yerleştiğini anlatan Erişirgil, burada Camiü'l-Mısriyye'de Türk dili ve edebiyatı müderrisliği yapan Mehmet Akif'in siroza yakalanarak İstanbul'a gelişini ve cenazesini şöyle anlatıyor:


''Doğrusu İstanbul'a gelen Akif'in iskeletiydi, kendisi değil. Onu aldılar önce Abbas Halim Paşa'nın kızı Prenses Emine Hanım'ın evine götürdüler. Sonra Şişli Sağlık Yurduna... (Mısır apartmanına görülen Mehmet Akif'in ölümü üzerine) ''Buruşuk bir karyola... Yerde tabut... Diz çökerek tabutta ölüyü öpen siyah giyinmiş bir kadın... Ayağa kalkınca bu kadını tanıdı her gün beyazlar içinde göremeye alıştığı hasta bakıcı... Cenaze Beyazit'tan kalkacak dediler oraya gitti. Kimseler yok. Bir cenazenin geleceği belli bile değil. Çok sonra birkaç kişi göründü. Biraz sonra çıplak bir tabut geldi. O anda Emin Efendi Lokantasının sahibi Mahir Usta, elinde bir bayrakla cenazeye koştu. Sebebini anlamamıştı. Gene o anda yüzlerce genç peyda oldu. Üniversitenin büyük sancağına çıplak tabutu sardılar. Ellerini yüzüne kapadı, cenazeyi tanımıştı. Al sancakla siyah Kabe örtüsüne sarılan tabut... Üniversite gençlerinin ürperme manzarası alan elleri üstünde gidiyordu. Cenazenin arkasında yekpare bir karaltı yürüyordu. Bunda bir damla 'teşkilat' yoktu. Bir işaretin bir teşekkülün topladığı insanlar değildi. Kendi kendine gelenlerin saflarıydı. İstiklal Marşı ile gömdüler. Fetihten beri şehrin toprağına kendi eseriyle gömülen ilk ölü.''





Bir Gece
On dört asır evvel yine bir böyle geceydi
Kumdan ayın on dördü bir öksüz çıkıverdi
Lakin o ne hüsrandı ki hissetmedi gözler
Halbuki kaç bin senedir bekleşmedelerdi 


Nerden görecekler göremezlerdi tabi
Bir kere zuhur ettiği çöl en sapa yerdi
Bir kere de ma'mure-i dünya o zamanlar
Buhranlar içindeydi bugünden de beterdi 

Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta
Dişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdi
Fevza bütün afakını sarmıştı zeminin
Salgındı bugün Şark'ı yıkan tefrika derdi

Derken büyüyüp kırkına gelmişti ki öksüz
Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi
Bir nefhada kurtardı insanlığı o masum
Bir hamlede kayserleri kisraları serdi 

Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi
Zulmün ki, zeval akılına gelmezdi, geberdi
Alemlere rahmetti evet şer-i mübini
Şehbalini adl isteyenin yurduna gerdi

Dünya neye sahipse onun vergisidir hep
Medyun O'na cemiyeti medyun O'na ferdi
Medyundur o masuma bütün bir beşeriyyet
Ya Rab! Bizi mahşerde bu ikrar ile haşret

Mehmet Akif Ersoy